7104 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu Ve Bazı Kanunlar İle 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 06/04/2018 tarihli ve 30383 sayılı Resmî Gazetede yayımlandı.
KDV Kanununda değişiklikler öngören kanun tasarısı 27/02/2018 tarihinde TBMM’ye sunulmuştu. Şüphesiz ki tasarıdaki en önemli değişiklik sonraki döneme devreden KDV’nin mükelleflere iade edilmesine imkan sağlayan düzenlemeydi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen tasarıya göre, sonraki döneme devreden KDV’nin iade edilemeyeceği kuralı 01.01.2019 tarihinden itibaren kaldırılıyor, oniki ay süreyle indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisinin, izleyen altı ay içinde mükellef tarafından talep edilmesi şartıyla iade edilebileceği öngörülüyordu. Düzenleme ile KDV’nin işletmeler üzerinde finansman yükü oluşturmayan bir yapıya kavuşturulması ve devreden KDV sorununa kalıcı bir şekilde çözüm getirilmesi amaçlanmıştı.
Ayrıca, 31.12.2018 tarihi itibariyle mevcut devreden KDV stoku Maliye Bakanlığının bütçe imkanlarını da dikkate alarak belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde nakden veya mahsuben iade edilebilecek veya gider olarak dikkate alınabilecekti.
Kanun tasarısının Meclis Genel Kurulundaki görüşmeleri sırasında beklenmedik bir durum ortaya çıktı. Sürpriz bir şekilde devreden KDV’nin iadesini öngören düzenlemeler tasarıdan çıkarıldı. 7104 sayılı Kanunda devreden KDV’nin iadesine ilişkin bir düzenleme bulunmuyor. Yani indirim yoluyla giderilemeyen KDV’ler devretmeye devam edecek. 7104 sayılı Kanun ile KDV Kanununun çok sayıda maddesinde değişiklik yapılmış olup, yapılan düzenlemelere aşağıda yer verilmiştir.
Arsa karşılığı inşaat işlerinde; arsa sahibi tarafından konut veya işyerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi, müteahhit tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine konut veya işyeri teslimi yapılmış sayılacağı hükme bağlanmış, arsa karşılığı inşaat işlerine ilişkin bedelin tespitinde, müteahhit tarafından arsa sahibine bırakılan konut veya işyerinin, Vergi Usul Kanununun 267’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ikinci sıradaki maliyet bedeli esasına göre belirlenen tutarın esas alınacağı belirtilmiştir. Yapılan düzenlemeler ile arsa karşılığı inşaat işlerinde iki ayrı teslim bulunduğu ve emsal bedelin hangi usulle belirleneceği hususlarına açıklık getirilmiştir.
Müzayede mahallerinde yapılan satışlarda KDV’nin mükellefinin bu satışları yapanlar olduğu Kanunda açıkça belirtilmiştir. Fazla veya yersiz hesaplanan KDV’nin iadesi için Hazineye ödenmesi ve işlemle ilgili beyanların düzeltilmesi ve fazla veya yersiz hesaplanan verginin satıcı tarafından alıcıya geri verilmesi gerektiği hususunda daha önce Tebliğ bazında yapılan düzenlemeler Kanuna taşınmıştır.
Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere yapılan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi, mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler, Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler KDV’den istisna edilmiştir.
KDV Kanununun 13’üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen ( l ) bendi ile Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri vergiden istisna edilmiştir. Düzenleme ile yabancılara KDV’siz konut ve işyeri alma imkanından sonra, KDV’siz olarak sağlık hizmeti satın alma imkanı tanınmıştır.
Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde bulunanlara, münhasıran bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimleri kalıcı bir şekilde KDV’den istisna edilmiştir. İstisna kapsamında alınan makina ve teçhizatın, teslim tarihini takip eden takvim yılının başından itibaren üç yıl içinde, Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetleri dışında kullanılması veya elden çıkarılması hallerinde, zamanında alınmayan vergi alıcıdan, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir. Zamanında alınmayan vergiler ile vergi cezalarında zamanaşımı, verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar. Ayrıca Teknokentlerde yapılan oyun yazılımları istisna kapsamına alınmaktadır.
Kurumsallaşmanın teşvik edilmesi bağlamında, adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri KDV’den istisna edilmiştir. Ayrıca konfeksiyon kırpıntılarının teslimi istisna kapsamına alınmıştır.
3065 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinde yapılan değişiklik ile ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, katma değer vergisi mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrahın, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar olduğu hüküm altına alınmıştır.
KDV Kanununun 29’uncu maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik ile indirimli orana tabi işlemlerde, işlemin gerçekleştiği vergilendirme döneminden sonra, bu teslimlere ilişkin yüklenilen katma değer vergisinin iade edilebilmesine imkan sağlanmaktadır.
3065 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca, indirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilecektir. Yapılan düzenleme ile yıl sonlarında özellikle geç gelen faturalar nedeniyle yaşanan vergi indirim sorunu ortadan kaldırılmıştır.
Vergi Usul Kanununun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilecektir. Şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır. Vergi Usul Kanununun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen katma değer vergisi indirim konusu yapılamayacaktır. 334 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde tahsili şüpheli hale gelen KDV için şüpheli alacak karşılığı ayrılmasının mümkün olduğu açıklanmıştı. Yapılan düzenleme ile değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilecektir. Artık mükellefler tahsil edemedikleri KDV nedeniyle bir külfete katlanmak zorunda kalmayacaklar.
Vergi Usul Kanununun 315’inci maddesine göre Maliye Bakanlığınca belirlenen faydalı ömürlerini tamamladıktan sonra zayi olan veya istisna kapsamında teslim edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin yüklenilen katma değer vergisi ile faydalı ömrünü tamamlamadan zayi olan veya istisna kapsamında teslim edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin yüklenilen katma değer vergisinin kullanılan süreye isabet eden kısmı indirim konusu yapılabilecektir. Düzenleme ile haksız bir uygulama daha son bulmuştur. ATİK’lerin zayi olması veya istisna kapsamında teslim edilmesi halinde, ekonomik ömrünün kullanılan kısmına isabet eden KDV için düzeltme yapılmayacaktır.
3065 sayılı Kanunun 32’nci maddesinde yapılan değişiklik ile tam istisna kapsamında yapılan işlemlerden kaynaklanan iade taleplerinde işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi şartı getirilmiştir. Ayrıca Maliye Bakanlığına imalatçılar tarafından yapılan ihracat işlemlerinden kaynaklanan iadelerde, yüklenilen katma değer vergisi yerine sektörler itibarıyla ihracat bedelinin belli bir oranına kadar iade yaptırma konusunda yetki verilmiştir.
3065 sayılı Kanunun 36’ncı maddesinin birinci fıkrasına “mal veya hizmetleri belirlemeye” ibaresinden sonra gelmek üzere “, süresi içinde iadesi talep edilmeyen ve indirim yoluyla giderilmek üzere sonraki dönemlere devrolunan katma değer vergisinin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak yazılmasına imkân vermeye, iade talebinde bulunulabilecek asgari tutarı belirlemeye” ibaresi ile maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Maliye Bakanlığı; mükellefiyet süresi, çalışan sayısı, aktif ve özsermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, vergisel ödevlerin zamanında yerine getirilip getirilmediği, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma yönünde olumsuz rapor ya da tespit bulunup bulunmadığı gibi kriterleri esas alarak mükelleflerin vergisel uyum seviyeleri ve bu uyum seviyelerine göre farklı iade yöntemleri tespit etmeye, iade alacağının mahsup edileceği vergi borçları ile iadeye ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
3065 sayılı Kanunun mülga 38’inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir
“Hasılat esaslı vergilendirme
MADDE 38- Ticari kazancı işletme hesabı esasına göre tespit edilenler ile mesleki kazancı serbest meslek kazanç defterine göre tespit edilenlerden Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen sektör ve meslek grupları kapsamında yer alanlar, talep etmeleri halinde vergiye tabi işlemlerin karşılığını teşkil eden (katma değer vergisi dâhil) bedel üzerinden, bu Kanunun 28 inci maddesi uyarınca belirlenen en yüksek oranı geçmemek üzere, Bakanlar Kurulunca ilgili sektör veya meslek grubu için belirlenen oran uygulanmak suretiyle hesapladıkları katma değer vergisini, indirilecek katma değer vergisi ile ilişkilendirmeksizin beyan ederek öderler.
Birinci fıkra kapsamında hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre vergilendirilen mükellefler, kazançlarının tespitinde kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisi ile hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre beyan ederek ödedikleri katma değer vergisini işlemin mahiyetine göre gider veya maliyet, yaptıkları teslim ve hizmetler dolayısıyla hesapladıkları katma değer vergisini gelir olarak dikkate alırlar.
Hasılat esaslı vergilendirme usulüne geçen mükellefler, iki yıl geçmedikçe bu usulden çıkamazlar.
Bakanlar Kurulu Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinden, yıllık iş hacimleri Vergi Usul Kanununun 178 inci maddesine göre ikinci sınıf tüccarlar için geçerli olan haddin iki katına kadar olanları, hasılat esaslı vergilendirme usulü kapsamına almaya, Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
3065 sayılı Kanunun 46’ncı maddesinde yapılan değişiklik Maliye Bakanlığı, Vergi Usul Kanunu uyarınca işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin ödeme zamanını, beyannamenin verildiği ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar uzatmaya yetkili kılınmıştır.
İlgili kanuna ulaşmak için tıklayınız.